📚Kitabı okumaya başlamadan önce aklıma ilk gelen, "insan hangi noktaya odaklanmalıdır?" sorusuydu.
Belki cevabı aramak için erken olsa da, insanın odağı, var olan potansiyeli ve buna bağlı iç dünyasındaki gizli hazine olmalıdır diye düşünüyorum. Kitabın genelinde gördüğüm, hiçbir şeyin kendiliğinden gerçekleşmediği ve insanı başarıya götüren faktörlerin başında "istikrar "ın geldiği...
Odaklanmanın "nasıl"ını geniş bir perspektiften değerlendiren yazar, ilk başlarda içimizdeki hemen tatmin olma hissini ve geleceği çok az ya da hiç düşünmeden "anı yaşama" tavrını eleştiriyor. "Ne aradığını bilmeyen, bulduğunun da ne olduğunu bilmez" misali, insanın odaklandığı bir hedefi yoksa karşısına çıkan zorlukları fırsata çevirmesi de olanaksız gibi. Burada üzerinde durmamız gereken nokta, her zaman hazır olmaya çalışmalı, ilham veren insanlarla vakit geçirmeli ve iş açlığını kaybetmemeliyiz.
Aynı şekilde yazar, "Titanik'in 1912'deki yolculuğu sırasında batmasına neden olan sebeplerden biri, buz dağlarına dikkat etmesi gereken gözcüde dürbün bulunmamasıydı" diyerek, hazırlıksız yakalanmamamız uyarısında bulunuyor. Çevremizdeki tecrübeli insanlarla fikir alışverişinde bulunarak yolumuzu aydınlatmamız, hedefe daha kolay ulaşmamızı sağlayabilir. "Büyük hayal ve hedefleriniz varsa, bazı büyük engellerle karşılacaksınız." Bu engelleri iletişim, dürüstlük, saygı gibi kavramları unutmadan geçmek gerekir. Bir netice alınamadığında akla gelen daha iyi seçeneklerin olduğudur.
Yazarın ifadesiyle, "At öldüğünde, inin! Kendinizi kamçılamaktan vazgeçin."
Ve en son, "Güven hayatın yapıştırıcıdır, Etkili iletişimde en zorunlu malzeme ve tüm ilişkileri birlikte tutan temel ilkedir."
Kendinizi de bir an için mikroskobun altına koyarak inceleyin. Disiplininizi, emeğinizi, iş ahlâkınızı ve devamlılığınızı her gün gerçek anlamda sergiliyor musunuz ?
Image placeholder

0 Yorum

Yorum Yazın